24 Şubat 2013 Pazar

Kelebeğin Rüyası


Müthiş önyargılı olabiliyor insan bazen. Ben de müthiş bir önyargıyla gittim filme. Neticede Kıvanç Tatlıtuğ çok yakışıklıydı ve onu içeren bir film kötü olamazdı. (Çoğunluğun böyle düşündüğünden eminim. :))
Filmi aylar yıllardır bekleyen biri değildim. Bir arkadaşım telefon açıp "Galaya gideceğim. Kıvanç Tatlıtuğ oynuyor." dedi. Bu konuşmadan sonra bir anda film dikkatimi cezbetti. Önce fragmanını izledim.


Film genç yaşta veremden hayatlarını kaybeden şairler Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu hakkında.
Filmin büyük çoğunluğu Zonguldak'ta bir kısmı İstanbul'da geçiyor.
Fragman bile izlenilesiydi. Görselleri gayet başarılı buldum. Filmi izlemek şart oldu. Sonunda da sinemaya gidip izledim. Film biraz uzun diye sıkılanlar olmuş. Ben de sonlarına doğru biraz sıkıldım ama bu sıkılmanın çok su içmemden ileri gelmiş olduğunu düşünüyorum. :P
Şaka bir tarafa film gayet güzeldi. Özellikle Mert Fırat döktürmüş. Karakterini çok güzel çıkarmış. Bu kadar doğal olamaz. Memlekette böyle oyuncular yetişsin. Kendisini şu sıralar "Revenge" çakması dizimiz "İntikam"da da seyrediyoruz. Orada ortalama buluyorum ama filmde tüm hünerlerini sergilemiş. Sadece onun oyunculuğu bile filmi götürüyor.
Kıvanç Tatlıtuğ veremli bir şairi oynadığı için 20 kilo vermesine rağmen gayet yakışıklı. Nasıl oynamış merak ederseniz o da gayet iyi ama her zamanki gibi fazla tikli oynamış. Oynadığı karakteri canlandırmak adına karakteristik jestler kullanması çok dikkatimi çekiyor ama bu kadar izleyicinin gözüne sokmak bilmem doğru mu? Çünkü Mert Fırat'a bakınca şairi, Kıvanç Tatlıtuğ'a bakınca psikolojisi fazla bozuk birini görür gibi oluyorum. Keza film boyunca ya saç düzeltti ya tırnak yedi. Evet belki karakter vurgulanmak istiyor ama bence vurguyu azaltmalı. Buna rağmen Kıvanç Tatlıtuğ'un oyunculuk seyrine genel olarak baktığımızda kendini geliştirdiğini görüyoruz. Böyle devam ederse 40'lı yaşlarında bir Brad Pitt kıvamına gelebilir.
Yılmaz Erdoğan hakkında fazla bir şey yazmayacağım çünkü olması gerektiği gibiydi. Yardımcı oyuncu olarak tecrübesiyle olması gerekeni yapmış. Her zamanki gibi başarılı. (Komedi de Yılmaz Erdoğan daha iyi diyenler var, katılmıyorum. Komedide bazı rollerini abartılı bulurum. Burada tam olmuş. Ne eksik ne fazla.)
Gelelim filmin fiyaskosuna.
Belçim Bilgin.
Belçim Hanım kendi çapında hoş bir bayan ama bence böylesine oyunculuk yeteneği isteyen rollere fazla soyunmasın. Film boyunca böyle kart liseli mi olur diye gözüme battı durdu. Şımarık, zengin kızı rolü oynamaya çalışırken yaşının ve az yetenekli olmasının azizliğine uğramış. Bence daha genç, daha güzel ve daha kabiliyetli biri oynamalıydı bu rolü. Yılmaz Bey eşine iltimas geçmiş demekten kendimi alamadım doğrusu. Tabi gönül kimi severse güzel odur.
Şiir sever biri olarak (bknz. ustalık eserim) filmin repliklerinden de çok memnun kaldım. Zaten biraz twitter, facebook dolanırsanız şimdiden sağda solda replik paylaşımının pik yaptığını görebilirsiniz. Akılda kalıcı replikler bir filmin bel kemiğidir. Ünlü şairlerimizin unutulmuş dizelerinden destek almış senaryonun da doyurucu olduğunu söyleyebiliriz.

Özetle yazımı noktalayayım. Tüm oyuncular (Belçim hariç) şahane oynamış ve cuk oturmuş.Filmi görün. Vakit kaybı falan değil, gayet iyi bir film. Ben beğendim.

Ve meşhur replik...

"Unutmak değil ama belki hatırlamamak mümkün..."

1 Şubat 2013 Cuma

Yeni Bir Mim


Blogum açıldıberi 2. mimim oluyor. Bu mim sevgili Bahar bacıt'dan geldi. Kolları sıvayıp yazmaya başlayalım. Bakalım neler sormuş?
Haydi Bismillah!


 1) İlk aşkınız bugün karşınıza dikilse ilk söyleyeceğiniz kelime ne olurdu?
Bi git allasen! (Geçmişe mazi yenmişe guzu derler.)

 2) Kalabalık bir ortamda gülerken hiç ummadığınız garip bir ses çıkartırsanız ne yaparsınız?
Garip sesin ne olduğuna bağlı. Bozuntuya vermem ya da daha çok gülerim. Zaten gülerken umumiyetle garip sesler çıkardığım olur. Hohahahha diye ayı misali güldüğüm için belki. Gülme konusunda kendimi hiç kısıtlamam.  İsmimi bilmeyen hastalar "Çok gülen doktor." şeklinde betimlerler beni. Çok gülmek lazım.

 3) Dolmuş / Otobüste bitkin bir halde otururken günden döndüğü belli olan o sevimli teyzeyle göz göze geldiniz. Şimdi ki tepkiniz ne olacak? 
Her insan evladı gibi kafamı başka yöne çeviririm. Araba aldığımdan beri çok şükür ki toplu taşımadan bir hayli uzaklaştım. Ha teyze beni tanırsa yapacak bir şey yok. Yaşlı insanlar beni soğuk ve konuşmayı sevmeyen biri olarak görürler. Çok çenesi düşüğüm ama sosyal ortamda yaşlılarla asla! Bayram gezmeleri, şehirlerarası otobüsler korkulu rüyam.

 4) Farkında olmadan söylediğini şu iğrenç şarkı var ya hah işte o. Biraz mırıldansanıza bize (:
Ohoo bir sürü var hangisini desem?
En sevdiğim... Odalarım var. Kardeşimi tiksindirirdim sık sık bu şarkıyla. Mazide kaldı ama paylaşayım.



 5) Üye sayısı 200 olunca ne yapacaksınız?
Hiçbir şey sanırım. Bayağı uzun sürecek gibi. Öyle güzel hediyeler ya da etkinlikler yapmak isterdim ama yaşım geçti, kafam basmıyor orijinal fikirlere.

 6) Sinemada en son izleyip pişman olduğun film hangisiydi? 
Natalie & Ashton ikilisine kanıp gitmiş ve acayip sıkıcı 2 saat geçirmiştim. Aman ha izlemeyin!



http://www.imdb.com/title/tt1411238/

 7) Yarım bıraktığın kitabın adı neydi yaa?
Dan Brown "Melekler ve Şeytanlar". "Yok artık oha çok güzel kitaptı." seslerini duyar gibi oluyorum. Çünkü çok duydum. Birçok insana göre harika olan, sinema filmi çekilen bu kitabı nedense iki kez başlamama rağmen bitiremedim.

8) En sevdiğin vampir konulu yapım? Ama nedeeeen?
En zor soru. Vampirli şeylerin hepsini severim. Yeterki kan, diş ve vahşet olsun bol bol. Ama sanırım en çok sevdiğim yapım, gelmiş geçmiş (Yenilerin içinde de çok taş var lakin bu adamların tahtı sarsılmaz bence) dünyanın en seksi ve en ünlü üç erkeği Antonio Banderas, Tom Cruise ve Brad Pitt'i bir araya getiren "Vampirle Görüşme" filmi. Neden sevdiğimi daha fazla açıklamama lüzum yok sanırım. :D

 9) Sevmek ne demek sence?
"Sevgi neydi? Sevgi emekti."
Sevgi, Cengiz Aytmatov'un "Selvi Boylum, Al Yazmalım"ındaki gibi bir şey bence. Sevgi bazen çok istemek, bazen çok istenilmektir. Sevgi bazen nedenli, bazen nedensizdir. Sevgi içinden taşar bazen, bazen yıllarca usul usul sızar. Sevebiliyorsan şanslısın, sevebiliyorsan yaşıyorsun. İçinden tek gelen şey nefretse yazık sana.

10) Doğaüstü olaylar hakkında neler düşünüyorsun? (Hey! Arkandaki de ne?)
Allah'ın varlığına inanan biriyim ama geri kalan birçok şeye inanmam. Uzaylı, vampir, hayalet gibi şeylere takılmam, kurcalamam. Sadece sinemada izlerim. İlginç şeyler ve hayalgücü iyidir ama yok fincan koyduk hareket etti yok astral seyahat ettim,  reenkarnasyon geçirdim, yok cadı yok gulyabani gibi şeylerle gelmeyin bana.

11)Sorular çok mu saçmaydı?
Sorular asgari müşterek de iyiydi bacım. Sıkılmadım. Eline sağlık. :)

Soru yazma mecburiyeti kastırdığından mimi daha fazla yaymayacağım. 11 temalı bir müm olduğundan çok yayılacağını biliyorum. İçim rahat.

Yazı fotosunu neden altın koyduğumu merak edenler olabilir. Bugün çok altın gördüm altın modundayım. Ayrıca altın içimdeki zengin olma arzusunu ve açgözlülüğü temsil ediyor. Bu benim bütünüm değil ama ben özeleştiriyi seven, düz konuşan bir insanım. Yani çok da önemli bir şey değil takılmayınız. Kendinizi olduğunuz gibi seviniz. Baybay! ^^