22 Nisan 2014 Salı

Kızılcahamam Chronicles


Her zaman uzaklara gidemediğimizden bazen de kısa soluklu geziler yapmaya çalışıyoruz. 14 Şubat'ta sevgilimle kendimize bir güzellik yapmaya karar verdik ve hafta sonu için Kızılcahamam'da kısa bir tatil ayarladık. Havalar soğukken termal suyun çıktığı yerlere kaçmak istiyorum çünkü bünye olarak çok üşüyen biriyim. Bu genleri aldığım babama buradan sevgilerimi yolluyorum.


Gerçekten her yeri cennet bir vatanımız var. En uyduruk bir ilçede bile bir özellik olduğu için ülkeyi kötülemeyi kuul gören bazı gençlerimize gözlerini daha iyi açıp değerli ve az bulunan güzelliklerimizin tadını çıkarmalarını salık veririm. Ha diğer ülkelere de bok atacak değilim ama yüzölçümünün çok büyük kısmında ilgi çekici tek bir ot bile olmayan bu kadar çok ülke varken Türkiye'ye haksızlık etmemek gerektiğini düşünüyorum.


Biz de bir nefes alalım diyerek Ankara'ya 80 km uzaklıktaki minik ilçe Kızılcahamam'a doğru yola çıktık. Hafif yağışlı bir gündü ama yollar gayet sakindi ve kısa sürede gideceğimiz yere varmamız beni daha da bir sevindirdi. Böylece yol yorgunluğu denen ve her tatilin birkaç gününü heba eden durumu yaşamamış oldum.


Rezervasyon yaptığımız Patalya Termal Resort, Soğuksu Milli Parkı'nın tam ortasında. Vardığımızda hava karanlık olduğu için tek bir ışık olmayan ormanın içinden geçerek otele ulaştık. Bu ıssızlık beni etkiledi doğrusu. İşte kafamı dinleyebileceğim bir yer dedim. Gerçekten de bu açıdan on numara bir yer.


Otelin odaları ve termal bölümü çok lükse değil. İyi bir yenilemeye ihtiyacı var. Otel güzel ama biraz yaşlanmış. Bulunduğu yer ise tek kelimeyle şahane. Hücrelerime kadar yenilendim, ciğerlerim bayram etti. Yeme-içme açık büfe usulü ve lezzetli. Midemiz de bayram etti. Tabi gitmişken Kızılcahamam'ın meşhur köftesinden de yedik. Çünkü Kızılcahamam = Et ve biz et sever insanlarız. :D


İlk gece yemeğimizi yiyip dinlendik. Sabah uyanınca harika bir orman manzarasına pencere açtım. Kahvaltıdan sonra eşofmanlarımızı çekip yürüyüşe çıktık. Gece yağmur yağmıştı. Toprak kokusunu içime çektim. Fotoğraf makinem de sevindi bu işe. Uzun zamandır fotoğraf çekemiyordum. Otele ait yürüyüş parkurunu takip etmeyi seçtik. Bungalovların arasından başlayan yol, ahşap köprü ve taş merdivenlerle birbirine bağlı. Doğal dekorasyon her zaman en sevdiğim olmuştur, her ne kadar teknoloji bağımlısı olsam da.


Bir süredir sağlıklı yaşama kafayı takmış durumdayım. Düzenli spor yapıp sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Amacım 80-90 yaşamak değil ama vücuduma iyi bakmayı borç biliyorum. İnsanoğlunun henüz tamamen bozamadığı doğal alanlarda bu hissi yaşamayı seviyorum. Ömrüm uzuyor sanki. Tabi bu çadır yaşamına tahammül edebileceğim anlamına gelmiyor tabi. Orada duralım. :)


Yosun tutmuş taşların ve ağaçların, dökülmüş yaprakların arasında kaldığımız iki sabah yürüyüş yaptık. Termalinde fokurdadık. Bol bol temiz hava, taze Türk kahvesi, yeşillik, sıcak su, bol bol romantizm. Güzel bir 14 Şubat tatili oldu. :)


Siz de kendinize değer verin. Etrafımda hep iş, güç derken ıskalanan hayatlar. Ben ıskalamıyorum diyene kocaman bir "Helal olsun!" Çok geç olup hayıflanmadan yapacak gücünüz, zamanınız varken, kafanızın bir yerlerine sıkışmış hayaller ve alınacak kısa bir nefes, zevk varsa alın. Zira hayat çok kısa...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder